23 Nisan 2009 Perşembe

Ausfallen

Gittim.

Tuhaf sanrıların asil boşluğunda bıraktım seni.Her zamanki gibi ölçüsüz sıkıcılığım kaldı sana,ve birde Megaton’daki emsalsiz üç boyutlu güneşin arsız doğuşu.

O vakit doğru olan ne varsa yanımda götürdüm.Yanlışlarla başa çıkamadın biliyorum .Seni sorduklarım geri kalmış teoriler üretti şahsına münasır.Elinde sana yaptığım şaheserle kervanları kovalamışsın bi ara .İnanmadım,sadece duydum.

Oysa ben kendi seçimimi yaptım. Oasis ormanlarında bir nefes kadar yakınken sana,on bir hanenin soğukluğuna kaçtım.River City’nin garip yalnızlığında günlerce dolaştım.Soğuk metal dolaplardan çaldığımız herşeyi sattım.Dünyaya ait neyim varsa bitmişti.Peşinden de gelemezdim dünyamız çok karmaşık ve çeşitiydi.Ve ben seçimimi çoktan yapmıştım.

Evimin önündeki dilenciyle sohbet ettim senden gittiğimde.Ona görmediği yerleri anlattım.Dışardaki acımasız hayatı,köprünün üstüne konuşlanmış serserileri ve çağın ötesindeki eskimiş robotları nasıl hizaya getirdiğimizi.Bana Nuka armağan etti.Kabul edemedim.Kabul edemezdim. Çünki boşluktaki ruhumdan başka taşıyacak bir gram yüke ihtiyacım yoktu.Üzüldü.Üzülmemesini söyledim.

”Buralardan koca yürekli biri geçecek ona ver” dedim.

”Nasıl?”dedi.

Anlayacaksın dedim.Üzgünüm seni tarif edemedim.

Gidiyorum.
Bu biçimsiz dünyada tek başına bırakıyorum seni.Belki gene Super Duper Markta karşılaşırız.Ya da korkuyla birine çıkıştığında arkanda bir yerlerde olurum.Biliyorum korkuyorsun. Sana bir adım dahi atamam,kaybolmuş insanların arasından seni çıkaramam,akşam üzerleri yüzüne çöken hüznü silemem.Çünki ben seçimimi yaptım…

Kokusu Olmayan Kız

Kokusu olmayan kızın hikâyesiydi bu kokusunu kaybetmiş kızındı her şey. Bir gecede başlamıştı herşey. Yanında kokusu vardı mis gibi tertemiz, istediği her şey kadar masum ve duru. Sonra onun dünyasına ait olmayan bir koku çekti içine, onun yaşanmışlıklarına ait olmayan bir yüz gördü tüm gece. Hayal ettiği her şeyi kaybettirecek olanı sevdi tüm gece. Ama yanında kokusu vardı bu adil değildi adaletince. Ama içine çekti o arsız şeyi, içine çekti onu, boğulacak gibi oldu bu kokuda. Neydi bu kendisini yenen, ona ahlaksızca sahip olmaya çalışan. Tanımadıktı ona, yabancıydı o sığ dünyasına. İçine çekti daha derine tüm hücreleriyle tanıştırmak istedi onu korkusuzca. Afallamıştı kendisine karşı koyan neydi? Hayallerine meydan okuyan kimdi? Bu nasıl bir tutkuydu? Onu biraz daha içine çekebilmek için tüm varlığını ortaya koymaya hazırdı adeta. Kokusunu bile…
Çevresine baktı ona yardım edecek kimse yoktu. Bir kere çekmişti içine onu,varmıştı onun o güzelliğine bırakmak istemiyordu. Ama bırakmasını isteyeceklerdi. Şu an kimse yoktu ama ya daha sonra? Kim ne diye bilir diye düşündü. Kimsenin bir şeyler demesine gerek bile yoktu. Düşünmesi yeterliydi. Bu arsız şeyle nasıl başa çıkacaktı. En önemlisi onun için kendinden ne verebilirdi? Kokusunu tabi…

Buna bile hazırdı. Ta ki her şey çürümeye başlayana kadar. Her şey bir anda çürüdü. O kadar ağarlaştı ki bu koku, taşıyamadı onu. Artık sonuna geldiğini biliyordu. Savunmasızdı daha fazla ne yapabilirdi.Çürüyen yalnızca o güzel koku değildi. Kendiside çürümeye başladı. Kendisini bile kaybetti. Şöyle bir baktı kendine ne vermişti? Ne yitirmişti onunla? Kokusunu tabi…

Ve yola çıktı. Yol çok uzun üstüne üstlük bu yol belirsizliklerle çizilmişti en usta kalemden. Önüne bakması lazımdı. Dediği tek şey karanlıkta çürümüş kokusuyla ayrılırken buradan,

“Ortalıkta bir kıvılcım bile kalmadı. Karanlıkta hiç ışık olmadı…”

22 Nisan 2009 Çarşamba

Önermeler Mantığı

Kendisi dahil kimse yazabileceğine inanmıyordu.O kadar çok şey vardı ki anlatmak istediği,ne zaman masanın başına otursa geciktiriyordu.Yarın, olmadı diğer yarın.Sonra bir şeyler yapması gerektiğini anladı.Kendini anlatması gerekti ne kadar korksada.Formlar,kalıplar, usuller, dilbilgisi, şekil, şemal ,gelenekçiler ve yenilikçiler.İçine düştüğü ve onu kısıtlayan herşey.Belki bunlardan korkuyordu.Ne yalan söylesin hala korkuyor.Üzerine üzerine geliyor hepsi.Çocukluktan kalma bir kaos.Giriş gelişme ve sonuç döngüsü.
.. ..
Sonra hayatları düşündü yaşadığı ve yaşamak istediği.Ne kadaranı yaşadı ve ne kadarını yaşayabileceğini.Sanırm hepsi için enerjisi yok.Ama kurgulama edimi onu mutlu ediyor bu düşünsel süreçte.Evet yaşayamayacağı hayatlar olucak belki içinizden birinin severek veya sevmeyerek yaşadağı ya da yaşamak zorunda bırakıldığı.Ama onları kurgulayabilme düşüncesi onu şimdiden mutlu etmeye yetti.Ve tabiki en önemlisi ne için tüm bunlar.Birden bir film sahnesi geliyor gözünün önüne;

Adam: “Neden tüm bunlar?” der
Kadın: “Unutulmak istemiyorum” der.
Adam: “Unutulmuyacaksın” der.” unutulmayacaksın....”

Önümüzde çizilmiş ne çok başarı hikayesi var, ne kadar çok başarısızlık?Şuan nerdeyiz ve neresindeyiz bu yazılmamış hikayelerin?Kim bilebilir.Sadece hayal edebilir...

Welcome to the Desert of the Real

...Hepimiz yalanlar içine battık. Sen kimsin şimdi. Yazgısını arayan küçük bir kadın ya da adam? Evet, yakın bir zaman önce her şeyin daha iyi olabileceği umuduyla uyandın. Ama şimdi her şey tüketildi. Burası çok daha iyi bir yer olmayacak. Burada ki insanlar da daha iyi olmayacaklar. Ve sen her zaman samimiyetin uzak yollarında yürüyüşler yapacaksın.Çünkü artık sende buradakiler gibisin.Hiç bir fark yok. Burada olmakla aşağıda olmak gibi…

Acı-Verim Teorisi

2 km... kostum. Arkama bakmadan, bir saniye bile durup dinlenmeden. Durdugumda nefes nefeseydim. Boğazım agrıyordu. Sanırım susuzluk…

Yalana batmıs bir hayatın somut göstergesiydim. Fazlasıyla dısa dönük olusum, vurdumduymazlıgım ve kendimi beğenmisligim. Ben neydim?


Terden yapıs yapıs olmuş vücudum kendimden tiksinmeme yardımcı oldu. Bur da durmak iyi bir fikir miydi acaba? Biraz daha dayanabilir miydim? Belki 1–2 km daha? Yoksa en akıllıcası yıgılmak mıydı?

Teslimiyeti sevemedim. Uzak durdu bana hep. Ya kabullenmeye ne demeli? Dünyanın diger ucuna gitmek gibi zor ve uzun bir yolculuktu benim için. Ve baskaldırmak en sevdiğim yanımdı. Bunları nasıl yaptım?


Asfalt yolda bir-iki adım attım. Tüm yasanmışlıklarım icin tekrar bir kosma istegi duydum. Ayaklarıma rağmen, vücudumun sızlayan her metrekaresine ragmen.


Acımasızca yasadım coğu şeyi ve elime ne gecerse hemen tüketmeyi bir sanat bildim. Sevgimi sattım fikirlerim gibi. Ve her seyden gizledigim, korkak ben…

Bugün durmus hayatım için kosuyorum. Kim oldugum, ne yaptıgım ve neler oldugu hakkında en ufak bir fikrim yok. Saatte 200km hızla seyreden bir aracın içinde istenilen tek sey yaşamaktır. Tıpkı 42 derece sıcakta ..2 km.. kosan ben gibi…