23 Nisan 2009 Perşembe

Kokusu Olmayan Kız

Kokusu olmayan kızın hikâyesiydi bu kokusunu kaybetmiş kızındı her şey. Bir gecede başlamıştı herşey. Yanında kokusu vardı mis gibi tertemiz, istediği her şey kadar masum ve duru. Sonra onun dünyasına ait olmayan bir koku çekti içine, onun yaşanmışlıklarına ait olmayan bir yüz gördü tüm gece. Hayal ettiği her şeyi kaybettirecek olanı sevdi tüm gece. Ama yanında kokusu vardı bu adil değildi adaletince. Ama içine çekti o arsız şeyi, içine çekti onu, boğulacak gibi oldu bu kokuda. Neydi bu kendisini yenen, ona ahlaksızca sahip olmaya çalışan. Tanımadıktı ona, yabancıydı o sığ dünyasına. İçine çekti daha derine tüm hücreleriyle tanıştırmak istedi onu korkusuzca. Afallamıştı kendisine karşı koyan neydi? Hayallerine meydan okuyan kimdi? Bu nasıl bir tutkuydu? Onu biraz daha içine çekebilmek için tüm varlığını ortaya koymaya hazırdı adeta. Kokusunu bile…
Çevresine baktı ona yardım edecek kimse yoktu. Bir kere çekmişti içine onu,varmıştı onun o güzelliğine bırakmak istemiyordu. Ama bırakmasını isteyeceklerdi. Şu an kimse yoktu ama ya daha sonra? Kim ne diye bilir diye düşündü. Kimsenin bir şeyler demesine gerek bile yoktu. Düşünmesi yeterliydi. Bu arsız şeyle nasıl başa çıkacaktı. En önemlisi onun için kendinden ne verebilirdi? Kokusunu tabi…

Buna bile hazırdı. Ta ki her şey çürümeye başlayana kadar. Her şey bir anda çürüdü. O kadar ağarlaştı ki bu koku, taşıyamadı onu. Artık sonuna geldiğini biliyordu. Savunmasızdı daha fazla ne yapabilirdi.Çürüyen yalnızca o güzel koku değildi. Kendiside çürümeye başladı. Kendisini bile kaybetti. Şöyle bir baktı kendine ne vermişti? Ne yitirmişti onunla? Kokusunu tabi…

Ve yola çıktı. Yol çok uzun üstüne üstlük bu yol belirsizliklerle çizilmişti en usta kalemden. Önüne bakması lazımdı. Dediği tek şey karanlıkta çürümüş kokusuyla ayrılırken buradan,

“Ortalıkta bir kıvılcım bile kalmadı. Karanlıkta hiç ışık olmadı…”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder