22 Nisan 2009 Çarşamba

Acı-Verim Teorisi

2 km... kostum. Arkama bakmadan, bir saniye bile durup dinlenmeden. Durdugumda nefes nefeseydim. Boğazım agrıyordu. Sanırım susuzluk…

Yalana batmıs bir hayatın somut göstergesiydim. Fazlasıyla dısa dönük olusum, vurdumduymazlıgım ve kendimi beğenmisligim. Ben neydim?


Terden yapıs yapıs olmuş vücudum kendimden tiksinmeme yardımcı oldu. Bur da durmak iyi bir fikir miydi acaba? Biraz daha dayanabilir miydim? Belki 1–2 km daha? Yoksa en akıllıcası yıgılmak mıydı?

Teslimiyeti sevemedim. Uzak durdu bana hep. Ya kabullenmeye ne demeli? Dünyanın diger ucuna gitmek gibi zor ve uzun bir yolculuktu benim için. Ve baskaldırmak en sevdiğim yanımdı. Bunları nasıl yaptım?


Asfalt yolda bir-iki adım attım. Tüm yasanmışlıklarım icin tekrar bir kosma istegi duydum. Ayaklarıma rağmen, vücudumun sızlayan her metrekaresine ragmen.


Acımasızca yasadım coğu şeyi ve elime ne gecerse hemen tüketmeyi bir sanat bildim. Sevgimi sattım fikirlerim gibi. Ve her seyden gizledigim, korkak ben…

Bugün durmus hayatım için kosuyorum. Kim oldugum, ne yaptıgım ve neler oldugu hakkında en ufak bir fikrim yok. Saatte 200km hızla seyreden bir aracın içinde istenilen tek sey yaşamaktır. Tıpkı 42 derece sıcakta ..2 km.. kosan ben gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder